TURKCELL SAHNESİ - SAHNE ÜSTÜ AYAKTA

Etkileyiciliği ve kararlılığı ile bilinen ve küresel techno sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Lee Ann Roberts, 2020 yılında İspanyol label Suara’dan "Miyamoto" adlı eseriyle çıkış yaptı ve Beatport'un Hard Techno listesinde ikinci sıraya yükseldi.

Çağdaş techno sahnesinin en heyecan verici güçlerinden biri olan Lee Ann Roberts için yerini ayırtmayı unutma.

Nouvelle Vague Şubat ayında çıkacak yeni albümleri “Should I Stay Or Should I Go?”nun tanıtım turnesi kapsamında, 17 Mayıs akşamı %100 Music katkılarıyla Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde.

2003 yılında Marc Collin ve Olivier Libaux tarafından kurulan ünlü bossa nova projesi, son 20 yılda müzikal bir fenomen haline geldi. Post-punk şarkılarına bossa nova stilinde tek seferlik bir övgü olarak tasarlanan Nouvelle Vague'ın ilk albümü beklentilerin çok ötesinde global bir başarı yakaladı. Melankolik post-punk ve bossa nova'nın eşsiz füzyonu, grubun cesur yeniden yorumlama yaklaşımıyla birleşince güncel müzik haritasında kendilerine hızlı ve kalıcı bir yer edindiler. Vokalist Alonya'nın The Clash'in "Should I Stay Or Should I Go" yorumundan esinlenen son albümü, Nouvelle Vague'ın klasikleri yeniden icat etme geleneğini sürdürüyor. 16 Şubat'ta yayınlanacak albüm Nouvelle Vague'ın müzik mirasının zamansız önemini ve devam eden etkisini artıracağından eminiz.

360 derece konser kurulumu ile Gökhan Türkmen Turkcell Sahnesi'nde!

Türkçe pop müziğine hem üretimleri hem de yorumlarıyla damga vuran Gökhan Türkmen, 360 derece sahne kurulumunda “Kontekst” konseriyle 25 Mayıs'ta akşamı Turkcell Sahnesi’nde dinleyicileriyle buluşacak.

Fransız alternatif dans grubu L'Impératrice, 26 Mayıs'ta PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında, Turkcell Sahnesi’ne kendilerine has disko müziğini sunacak!

Zarif ve görkemli, L’Impératrice (İmparatoriçe), altı tacıyla dikkat çeker.

"Tako Tsubo" albümünün yayınlanmasından bu yana, Parisli grup ivme kaybetmeden adını müzikseverlerin aklına kazıyor. L’Impératrice kesinlikle dansa olan ilgisini korumuş, virtüöz bir bas, eski moda sentezleyiciler ve ışıl ışıl melodiler üzerine oturan bir sese sahip. Bunun yanı sıra ikinci albümleri “Tako Tsubo” onlara yeni mecralar keşfetmek, yeni bir yöne gitmek için özgürlük sundu. Hatta bu albüm, grubu 100'den fazla konseri kapsayan bir Dünya turuna çıkardı.

L'Impératrice, klavyeci/besteci Charles de Boisseguin'in bir projesi olup, ikinci klavyeci Hagni Gwon, gitarist Achille Trocellier, basçı David Gaugué, baterist Tom Daveau ve vokalist Flore Benguigui'yi de bünyesine katmıştır. "Matahari" ve "Tako Tsubo" adlı iki albümünün ardından L’Impératrice, kesinlikle bu yeni Fransız tınılarıyla dolu akımının öncüsü olarak kendini kabul ettirmiştir.

Elektronik müzik ve geleneksel söz yazarlığını bestlerinde harmanyalan Kerala Dust PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 1 Haziran’da Zorlu PSM’de!

Sónar İstanbul 2021’de de bir araya geldiğimiz Kerala Dust, PSM Loves Summer by %100 kapsamında 1 Haziran’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesinde! 2016’da Londra’da kurulan Kerala Dust, vokalist Edmund Kenny’nin elektronik müzik sevgisi ve indie müzik geçmişinin bir araya gelişinden doğdu. Londra’nın yanı sıra Zürih ve Berlin’in de kozmopolit kargaşasından ilham alan dörtlü son albümleri Violet Drive’ı 17 Şubat 2023’te yayınladı. “Hamburg’dan Roma’ya, Avrupa’da bir yolculuk” teması ile tasarlanan Violet Drive’da Tom Waits, Talking Heads and Abdulla Rashim esintilerini hissetmek de mümkün.

Kerala Dust bir kez daha müthiş bir konser deneyimi için PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 1 Haziran’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde!

Modern cazı hip-hop ile bir araya getirerek yepyeni adımlar atan BADBADNOTGOOD PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 5 Haziran’da Zorlu PSM’de!

Müzik türleri arasında pürüssüz bir geçişkenlik ortaya koyan BADBADNOTGOOD, 2010’da Toronto’da bir araya geldi. Caz eğitimleri esnasında tanışan Alexander Sowinski, Chester Hansen ve Lealand Witty, geleneksel cazı bir kenara bırakıp türler arasında özgürce gezinen alternatif bir müzik üretmeye başladılar. Sadece müzikseverlerin değil, Tyler, the Creator, Ghostface Killa ve Kendrick Lamar gibi sanatçıların da beğenisini toplayan grubun günümüzde oldukça geniş bir dinleyici kitlesi bulunuyor.

Son albümleri Talk Memory ise şimdiye değil de üçlünün enstürmental geçimişine, ilham kaynaklarına ve inovatif tarihlerine ışık tutuyor.

Dinleyicilerine sadece bir müzikal deneyim değil, aynı zamanda müziğin sınırlarını zorlamayı amaçlayan bir macera sunan BADBADNOTGOOD, 5 Haziran akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde dinleyicilerine yaratıcı ve çeşitli müzikal dünyasını keşfetme fırsatı sunacak.

Efsane grup Blonde Redhead 30. Yıl Kutlaması için PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 8 Haziran’da Zorlu PSM’de!

Blonde Redhead, 30 yıllık kariyerleri boyunca indie rock, dream pop, shoegaze etkileriyle elektronik ve deneysel sesleri hatta zaman zaman yaylı çalgılar ile piyanoyu müziklerine entegre ederek kendi özgün tarzını oluşturmuştur. 1993’te New York’ta bir araya gelen grup, kültürler ve müzik türleri arasındaki alış verişin en başarılı temsilcilerinden biri. Vokalist Kazu Makino’nun güçlü sesi ile Simone ve Amedeo Pace kardeşlerin enstrumanlarının eşlik ettiği melankoli ve duygu dolu bestelere 2023’te yenileri eklendi.

2014’ten bu yana ilk stüdyo albümlerini 2023’te yayınlayan grup, hem yeni albümlerini hem de 30. yıllarını kutlamak için Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahne alacak. New York, Milano ve Toskana’da geçen beş yıllık bir dönemde yazılıp kaydedilen “Sit Down for Dinner”, kusursuz bir şekilde yapılandırılmış, duyarlılık, açıklık ve kararlılıkla dolu. Swingle Singers'ın akapella Bach yorumları ise albümün çıkış single’ı “Snowman”in ilham kaynağı.

8 Haziran akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında sahne alacak Blonde Redhead, unutulmaz bir performansla dinleyicilerine eşsiz anlar yaşatacak!

Palaye Royale 10 Haziran’da Turkcell Sahnesi’ni birbirine katacak!

Palaye Royale'in adrenalin yüklü rock n' roll sirki, doğruluk, dürüstlük ve değişim yoluyla bir neslin birlikteliğine öncülük ediyor. Los Angeles'a ilk kez gençken gelen Las Vegas doğumlu kardeşler Remington Leith (vokal), Sebastian Danzig (gitar) ve Emerson Barrett (davul), acımasız Los Angeles rock sahnesinde yükseldiler ve kısa sürede kendilerini Marilyn Manson, Rob Zombie ve Stone Sour gibi isimlerle arenalarda çalarken buldular. Bu müzisyenler kadar sinema ve felsefeden de ilham alan üçlü, Alan Watts'a duydukları özgürlükçü saygı ve Johnny Thunders ile The Stooges'un Chateau Marmont'taki sefahat dolu geceleriyle bir hikaye inşa ediyor.

Üçlünün dördüncü albümü "Fever Dream", klasik eğitim almış bu üç müzisyenin köklerine dönüp albümün çoğunu piyanoda bestelemesiyle, kaos içinde çok ihtiyaç duyulan bir moladan ortaya çıktı. Eşit oranda kendinden geçme ve insan ruhunun durumu üzerine derinlemesine bir meditasyon olan bu albüm, Palaye Royale'in bugüne kadarki en cesur ve en vizyoner çalışması. Palaye Royale için canlı sahneye geri dönmek de, "Fever Dream "in yayınlanmasından elde ettikleri en heyecan verici getirilerinden biri.

Grubun adının da çağrıştırdığı gibi (Palaye Royale, büyükanne ve büyükbabalarının 50'lerde tanıştığı Toronto dans salonunun adı), üçlü kendilerini ve bu nesli geçmişin ruhuna bağlamaya hevesli, ancak bugün için eklektizm ve şiddetli bireysellik ile yeniden canlandırıldı. Turları gezici bir sirk gibi. Eşarplar, şapkalar, şallı gömlekler ve makyajlarıyla, bu Palaye Royale yaşam tarzıdır. Ve siz de 10 Haziran'daki kutlamaya davetlisiniz!

Archive, 12 Haziran'da Turkcell Sahnesi'nde bizleri müzikal bir yolculuğa çıkaracak!

Archive kendilerini bir grup değil, bir kollektif olarak tanımlıyor. 1994 yılında Londralı Darius Keeler ve Danny Griffiths tarafından kurulan Archive bir elektronika projesi olarak başladı. Kendi Swam plak şirketlerinden birkaç single yayınlayan grup 1996'da dağıldı ve kısa bir süre sonra yeni üyelerle yeniden bir araya gelerek tamamen trip-hop ürünü olan "Londinium" adlı ilk resmi albümlerini kaydettiler. Kısa bir ayrılığın ardından Keeler ve Griffiths bir başka müzisyenler ile işbirliği yapmaya başlayarak 1999 yılında bu kez bir pop albümü olan "Take My Head"i yayınladı. 2002'de farklı bir kadroyla nihayet progresif müziğe adım atmaya karar verdiler ve bize "You All Look the Same to Me"yi sundular.

"You All Look the Same to Me"nin ilk notalarından itibaren Archive'ın Pink Floyd’a derin saygı duyduğu anlaşılıyor. Albüm, zamana meydan okuyan kültleşmiş hayran kitlesini de hak ettiklerini açıkça gösteren başarıyla düzenlenmiş epikler içeriyor. Archive, 12 Haziran'da dinleyicileri zaman, müzikal türler, hisler ve duygular arasında bir yolculuğa çıkaracak.

Son zamanların en heyecan verici gruplarından Black Pumas PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 2 Temmuz’da Zorlu PSM’de!

İlk albümlerini yayınladıkları yıldan beri “Yılın Albümü” ve “En İyi Yeni Sanatçı” dahil tam yedi Grammy ödülüne aday olmuş Black Pumas, PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında 2 Temmuz’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde! Austin, Teksas çıkışlı grup gökyüzünün reklerinden ilham alan “Colors” isimli parçalarıyla çıktıkları müzik serüveninin başında müzikseverlerin ilgisini topladı.

2017’de vokalist/söz yazarı Eric Burton ve gitarist/prodüktör Adrian Quesada’nın bir araya gelmesi, Black Pumas’ın tohumlarını ekti. Kendi kendini yetiştirmiş bir müzisyen olan Burton ve hali hazırda Grammy kazanmış olan Quesada birbirlerini tamamlayan müzikal hassasiyetleri sayesinde kısa sürede hızlı bir yükselişe geçti.

Quesada'nın prodüktörlüğünü ve Burton'ın ortak yapımcılığını üstlendiği, merakla beklenen ikinci albümleri Chronicles of a Diamond Ekim 2023’te piyasaya sürüldü. Albüm, Black Pumas'ın benzersiz vizyonunu her zamankinden daha güçlü, tutkulu ve cesur bir özgünlükle hayata geçiriyor. Psychedelic soul türünün günümüzdeki en kuvvetli temsilcilerinden biri olan Black Pumas, 2 Temmuz gecesi Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşacak!

%100 Metal İftiharla Sunar: Progresif rock/metalin İsveçli üstadları Opeth, "In Cauda Venenum" albüm turnesiyle 13 Ağustos'ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde!

Otuz yılı aşkındır yayınladıkları her albümde progresif müziğe farklı pencereler açan; blues, caz, folk ve klasik müzik türlerine ustaca dokunuşlar yapan Opeth, bu yönüyle müzik tarihinin en önemli gruplarından biri. "Morningrise", "Still Life", "Blackwater Park", "Deliverence" ve "Damnation" albümleri dünya çapında geniş yankı uyandırırken İsveçli grubun yükselişinde kilit rol üstlendi. 2019'da yayımlanan "In Cauda Venenum" ise diskografinin en çekici albümleri arasında. Opeth, bu albümün Avrupa turnesiyle 5 yıl aradan sonra tekrar ülkemizdeki sevenleri ile buluşacak.

Görsel tasarımlarını Travis Smith'in yaptığı "In Cauda Venenum" yine yoğun bir müzikal anlatım barındırıyor. Opeth'i çok iyi tanıyanların yakalayabileceği esprili bölümler ve King Diamond'a göndermeler de cabası. Yine kaliteli bir Park Studios prodüksiyonu olan albüm İsveççe ve İngilizce sözlü versiyonlarıyla çıtayı bir seviye daha yükseltiyor. Grubun taşıyıcı gücü Mikael Åkerfeldt on şarkılık albümde, doğal bir his ve sesle hüzünlü ama keyifli melodileri bir araya getirip Opeth'in kimliğini incelikle geliştiriyor. Mikael albümün kendini ortaya koyuş sürecini şöyle anlatıyor:

"Albüm beni ve Opeth'i temsil ediyor. Sanırım hayranlarımız bizim şarkı yazımına yaklaşımımızı, grup olarak sound'umuzu anlayacaktır. "In Cauda Venenum" sürprizlerle dolu bir albüm. İsveççe ve İngilizce versiyonu için farklı isimler istemedim. Latince bir başlık iki versiyonda da iş görecekti. Opeth'in death metal günlerinden beri Latince isim düşünmüştüm. Açıkçası albümün adıyla ilgili bir kaynak bulamadım. In Cauda Venenum estetik görünüyordu. Travis'in görsel çalışmalarından birinde grup üyelerinin olduğu beş başlı bir akrep vardı. Tuhaf ama aynı zamanda merak ettiren bir sürece girdik. Akrep ve "Cauda Venenum" ifadesi bize yol gösterdi."

Yeni deneyimlerden korkmayan Opeth, duygu yoğunluğu derin ve dinleyicisinin kalbine/aklına dokunan müziğin peşinde. "In Cauda Venenum" yaratıcılığı yüksek, karizmatik görünümlü, her detayında Opeth imzası taşıyan bir albüm. Metal müziğin yanı sıra kaliteli ve uğraşılmış, kafa yorulmuş müzik arayan herkesin memnun kalabileceği nitelikte; doyum noktası belirlenemeyen, zamansız şarkılarla dolu. Avrupa turnesinin çoğunda kapalı gişe çalan grup büyümeye ve büyülemeye devam ediyor.

Opeth, Vera Müzik ve Freebird Agency organizasyonuyla, 13 Ağustos 2024 Zorlu PSM konserinde dünyada onları en çok dinleyen biz ülkemiz hayranlarıyla buluşacak. Progresif rock/metalin farklı müzik türleriyle dans edeceği bu özel gece, elbette ki bu turnenin en çok hatırlanacak konserlerinden biri olacak.

%100 Metal İftiharla Sunar: Progresif rock/metalin İsveçli üstadları Opeth, "In Cauda Venenum" albüm turnesiyle 13 Ağustos'ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde!

Otuz yılı aşkındır yayınladıkları her albümde progresif müziğe farklı pencereler açan; blues, caz, folk ve klasik müzik türlerine ustaca dokunuşlar yapan Opeth, bu yönüyle müzik tarihinin en önemli gruplarından biri. "Morningrise", "Still Life", "Blackwater Park", "Deliverence" ve "Damnation" albümleri dünya çapında geniş yankı uyandırırken İsveçli grubun yükselişinde kilit rol üstlendi. 2019'da yayımlanan "In Cauda Venenum" ise diskografinin en çekici albümleri arasında. Opeth, bu albümün Avrupa turnesiyle 5 yıl aradan sonra tekrar ülkemizdeki sevenleri ile buluşacak.

Görsel tasarımlarını Travis Smith'in yaptığı "In Cauda Venenum" yine yoğun bir müzikal anlatım barındırıyor. Opeth'i çok iyi tanıyanların yakalayabileceği esprili bölümler ve King Diamond'a göndermeler de cabası. Yine kaliteli bir Park Studios prodüksiyonu olan albüm İsveççe ve İngilizce sözlü versiyonlarıyla çıtayı bir seviye daha yükseltiyor. Grubun taşıyıcı gücü Mikael Åkerfeldt on şarkılık albümde, doğal bir his ve sesle hüzünlü ama keyifli melodileri bir araya getirip Opeth'in kimliğini incelikle geliştiriyor. Mikael albümün kendini ortaya koyuş sürecini şöyle anlatıyor:

"Albüm beni ve Opeth'i temsil ediyor. Sanırım hayranlarımız bizim şarkı yazımına yaklaşımımızı, grup olarak sound'umuzu anlayacaktır. "In Cauda Venenum" sürprizlerle dolu bir albüm. İsveççe ve İngilizce versiyonu için farklı isimler istemedim. Latince bir başlık iki versiyonda da iş görecekti. Opeth'in death metal günlerinden beri Latince isim düşünmüştüm. Açıkçası albümün adıyla ilgili bir kaynak bulamadım. In Cauda Venenum estetik görünüyordu. Travis'in görsel çalışmalarından birinde grup üyelerinin olduğu beş başlı bir akrep vardı. Tuhaf ama aynı zamanda merak ettiren bir sürece girdik. Akrep ve "Cauda Venenum" ifadesi bize yol gösterdi."

Yeni deneyimlerden korkmayan Opeth, duygu yoğunluğu derin ve dinleyicisinin kalbine/aklına dokunan müziğin peşinde. "In Cauda Venenum" yaratıcılığı yüksek, karizmatik görünümlü, her detayında Opeth imzası taşıyan bir albüm. Metal müziğin yanı sıra kaliteli ve uğraşılmış, kafa yorulmuş müzik arayan herkesin memnun kalabileceği nitelikte; doyum noktası belirlenemeyen, zamansız şarkılarla dolu. Avrupa turnesinin çoğunda kapalı gişe çalan grup büyümeye ve büyülemeye devam ediyor.

Opeth, Vera Müzik ve Freebird Agency organizasyonuyla, 13 Ağustos 2024 Zorlu PSM konserinde dünyada onları en çok dinleyen biz ülkemiz hayranlarıyla buluşacak. Progresif rock/metalin farklı müzik türleriyle dans edeceği bu özel gece, elbette ki bu turnenin en çok hatırlanacak konserlerinden biri olacak.